Migren ve Akupunkturla Tedavisi

Migren ve Akupunkturla Tedavisi

Hipokrat’tan bu yana yarım baş ağrısı olarak tanımlanmıştır. Değişik toplumlarda görülme sıklığı değişmekle birlikte, her toplumda kadınlarda daha sık görülmektedir. Bu oran genellikle 2’ye 1’dir.Ülkemizde görülme sıklığı kadınlar için %15-18 iken, erkekler için %8-10’dur. Her yaşta ortaya çıkabilir, ancak sık olarak doğurganlık çağında ortaya çıkmaktadır.

En önemli özelliklerinden biri tekrarlayıcı olmasıdır. Tekrarlama frekansı kişiden kişiye değişmektedir. Hatta aynı kişide yaşamının değişik dönemlerinde tekrarlama sıklığı değişmektedir. Her ne kadar başta da değindiğimiz gibi yarım baş ağrısı olarak bilinmekle birlikte ağrıların 3’te biri tüm başta hissedilir.Aynı kişide bile bazen tüm başta, bazende yarım başta hissedilir.Bir diğer özellik te taraf değiştirmesidir. Aynı kişide bazen sağ, bazende sol hemikranial olabilir. Eğer bir kişinin ağrıları israrla hep aynı tarafta ise tanıda biraz daha üzerinde durulmalıdır.

Yukarıdaki bilgilerden de kolayca anlaşılacağı gibi migren homojen bir durum değildir. Tablo 2’de görüleceği gibi Uluslararası Baş Ağrısı Derneği migreni alt gruplara ayırmış ve sınıflamıştır. Bu ayrışmada öncelikle auranın varlığı,yokluğu göz önüne alınmış, sonrada eşlik eden nadir durumlara göre isimlendirmelere gidilmiştir. (1)

Migren, başağrısı ile birlikte nörolojik veya diğer bazı belirtilerin eşlik edip etmemesine ve bunların özelliklerine göre bazı alt gruplara ayrılmaktadır (Tablo 1). Öte yandan "migren" tipi başağrılarının eşlik etmesi nedeniyle bazılarının genetik özellikleri iyi belirlenmiş familyal hemiplejik migren ve CADASIL (cerebral autosomal dominant arteriopathy with stroke like infarcts and leucoencephalopathy) gibi birtakım sendromların migrenle ilişkilendirildiğini de görmekteyiz. Ancak "migren" tipi başağrısının görüldüğü her durumu ve sendromu migren spektrumu içinde kabul etmek ve değerlendirmenin ne kadar doğru olduğu tartışmalıdır. Baş ağrısının, "migren" sendromunun semptomlarından sadece biri olduğunu ve her migren atağında veya her migren tipinde görülmeyebileceğini kabul edecek olursak, "migren" yelpazesinin, daha doğru bir deyişle "Migren Spektrumu"nun daha da genişlediğini görebiliriz. Nitekim başağrısız aura, vertijinö migren, abdominal migren ve çocukluğun bazı periodik sendromları bu anlayışa bazı örnekler olarak sayılabilir.

Migren Ataklarının Ortaya Çıkmasını Kolaylaştıran Etkenler

 Migren özelliklerinden bir diğeri de atağın ortaya çıkışı ile ilişkili gösterilen "Tetik Faktörler"in varlığıdır. Bu faktörlerin aurasız migrende %90; auralı migrende %60 oranında oldukları kaydedilmektedir. Bunların başında stress, açlık, öğün atlama, uyku düzenindeki sapmalar, ağır kokular, bazı yiyecek ve özellikle alkollü içecekler, hava değişimi-lodos, ve menstruasyon sayılsa da, bu tetik faktörlerin tüm migrenliler için geçerli olduğu yanılgısına düşülmemelidir. Nitekim besinlerin bazı atakları tetikleyebilecekleri sıklıkla konuşulmakla birlikte bu etken migrenlilerin sadece küçük bir bölümü için geçerlidir, üstelik bu besinler de kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Migren ataklarının ortaya çıkışını kolaylaştıran etkenler arasında "çikolata" sıklıkla sayılmaktadır.

 Ancak yukarıda da değinildiği gibi migrenlilerin bir bölümünde prodrom sırasında tatlı yeme gereksinimi ortaya çıkmakta ve genellikle en kolay ulaşılan olduğundan çikolata yenmekte, kısa bir süre sonrada başağrısı başlayınca ataktan çikolata sorumlu tutulmaktadır. Halbuki çoğu zaman bu dönemde "migrenin atak süreci" başlamış olmakta, ve bu ardısıra düzen içinde doğal olarak çikolata yense de yenmese de ağrı bir süre sonra ortaya çıkmaktadır. Menstruasyon dönemi ile ilişkili östrojen düzeyindeki değişimler ve östrojen ile ilişkili durumlar (örneğin; gebelik, doğum kontrol hapı kullanımı, postmenapozal hormon tedavileri), duyarlı kadınlarda migren ataklarını tetikleyebilirler. Ancak mens dönemi ile ilgili tüm ağrılar "migren" olmayabilir.

 Migren ataklarının ortaya çıkışını kolaylaştıran etkenlerin iyice sorgulanıp öğrenilmesinin tedavi açısından önemli değeri vardır. Bunların arasında önlenebilir olanların tanınıp hastanın bunlardan kaçınmasının sağlanması bile atak sayısında kayda değer düşmeler sağlayabilir. Episodik gerilim baş ağrısında da tetik faktörlerle karşılaşılabilir, ancak bunlar stres ve diğer emosyonel etkenler ve menstruasyon ile sınırlıdır.(2)

 Akupunktur ile migren tedavisi hastaların akut ağrı dönemlerinde yada ağrı atakları daha gelmeden önce uygulanabilir. Hastalar özellikle ağrılı dönemlerinde gelmişlerse daha ilk akupunktur seansında bile rahatlama yaşamaktadırlar. Seanslar hastanın migren hikayesine ve hastanın durumuna göre planlanmaktadır. Genellikle ilk hafta 2-3 seans olarak tedaviye başlanır. Toplamda seans sayısı 8-10 seans olacak şekilde tedaviye devam edilir. Seanslar arası süretedavi ilerledikçe artmakta ve haftada 2-3 kez uygulanan akupunktur seansları hafta 2 seansa düşerek devam etmektedir. Tedavi tamamlandıktan sonra yılda iki kez özelliklede mevsim geçişlerinin olduğu dönemlerde hatırlatma seanslarının uygulanması tedavinin seyri açısından önemlidir. Migren tedavisinde akupunktur uygulamasıyüzgüldürücü ve yan etkisi oldukça az olan bir tedavi yöntemidir.

Kaynaklar:

  1. Doç.Dr. Sabahattin Saip
  2. Prof. Dr. Aksel Siva
  3. Bel, Boyun, Bel Ağrıları Sempozyum Dizisi No: 30 Mayıs 2002, s. 39-50
 

Akupunktur

 

Dr. Kamil Tuzgöl
Hakkında
Tavsiye Edenler
Tavsiye Edin